CENAB-I HAK MELEKLERİNE:
“Ey meleklerim! Bakın görün, benim kullarım, Resûlümün ayı olan Şa’ban ayına nasıl saygı ve hürmet • gösteriyorlar!
Celâlim hakkıçün ben de bu kullarımı mağfiret eder (bağışlar) yarlığârım.”
Resûlü Ekrem buyurur ki: ( islami sohbet )
“Şa’ban-ı Şerifte bir gün oruç tutan kulunu Cenab-ı Hak, cehennem azabından emin kılar. Dünya ve ahiret ile ilgili isteklerini ihsan eder.
İki gün oruç tutan kimsenin kabrinde iki melek kıyamete kadar bekleyerek o kimsoyo yoldaş olur.”
Üç gün oruç tutan kimsenin sual ve hesabı kolay olur. ( islami sohbet )
Yedi gün oruç tutan kimseye Cenab-ı Hak kıyamet günü evliya olan kimselerle beraber haşreder ve cennette * o kuluna cemalini gösterir.” ( islami sohbet )
CENAB-I HAK MELEKLERİNE
Hz. Âdem’le Havva validemizin yeryüzünde buluşmalarından sonra insan nesli süratle çoğalmaya başladı. Taberî tarihinde bildirildiğine göre, Havva validemiz her doğum yaptığında, biri erkek biri de kız olmak üzere ikiz doğuruyordu. İnsan neslinin çoğalma zaruretinden dolayı, ilk zamanlarda kardeşler arasında evlenme yasak edilmemişti. Bununla beraber aynı anda doğan kız ve erkek, birbirleriyle evlenemezler; bir önce veya sonra doğanlarla evlenebilirlerdi. Zamanla çoğalma muayyen bir seviyeye gelince bu zaruret ortadan kalktı. Ve ilk olarak Hz. Nuh’un şeriatiyle kardeşler arası evlenmek yasaklandı. Hz. Nuh’dan sonra bütün dinlerde bu yasak kesin olarak devam etmiştir. Hz. Âdem’in vefatı esnasında insanların sayısının kırkbine yükseldiği rivayet edilir.
Işıklar âlemini de Allah terbiye ediyor, gözler alemini de. Ve biz, güneşin ışık verecek şekilde, gözümüzün de ondan faydalanacak biçimde terbiye edildiklerini düşünerek Rabbimize şükretmekle “tezahür-ü Rububiyete karşı, ubudiyet” vazifemizi yerine getiririz.
Cenab-ı Hakk’ın secde emri üzerine bütün melekler secde ettikleri halde, sadece İblis, yani Şeytan secde etmemişti. Kibirlenerek bu ilahi emirden yüz çevirmişti. Bunun üzerine Cenab-ı Hak. ona:
Takva; insanı Allah’a kavuşturan, O’nun sevgisine vesile olan en güzel sıfatlardan biridir. Dünyada huzur ve saadetle yaşamak, âhirette de sonsuz nimetlere nail olmak, ancak takva ve amel-i salih ile mümkündür. Allah-ü Teâla’nın imandan sonra en çok sevdiği ve razı olduğu amel takvadır. Bir müttaki müminin imanı, günahlardan kendini muhafaza edemeyen bir insanın imanıyla elbetteki bir değildir. Kendini başta kebireler olmak üzere, günahlardan muhafaza eden bir müminin kalbi aydınlanır, ruhu huzur bulur, imanı kuvvetlenir ve daima inkişaf eder.
“Kullarım senden Beni sordukları vakit de ki, muhakkak Ben çok yakınım. Bana dua ettiği zaman, dua edenin duasına cevap veririm. Öyle ise onlar da Benim davetime uysunlar. Bana iman etsinler ki, doğru yolu bulmuş olsunlar.”(Bakara, 2/186)
İnsanoğlunun ilk babası, Hz. Adem’dir. Cenab-ı Hak ilk insan olarak onu yaratmış, daha sonra da eşi Hz. Havva’yı da yaratarak, insan neslinin bu iki aslından, sair insanları çoğaltmıştır. Hz. Adem’i daha yaratmadan evvel, Cenab-ı Hak, meleklere şöyle emir vermişti:
Önce bir hususu belirtelim: Cenab-ı Hak Kur’ân-ı Kerim’de, her zaman “ben” yerine “biz” diye hitap etmiyor. Âyetler hep bu şekilde sıralanmıyor. Yerine göre “Ben”, mevzuunun gelişine, meselenin anlatılışına göre hitap tarzları da değişiyor.
Evet ehl-i takva, ehl-i saadetin efendisidir. Nimet-i uzma, saadet-i Kübra ve cennet-i tuba ehl-i takva içindir. islami sohbet Ehl-i takva mukaddes bir zümredir ki, onların büyükleri nebiler ve mürsellerdir. Her meselede olduğu gibi, takvada da bütün mürsellerin seyyidi, nebilerin serveri, müttakilerin senedi ve ehl-i takvanın imam-ı bütün kâinatın fahr-i ebedisi, ins ve cinnin peygamberi Hazret-i Muhammed’dir. (s.a.v) islami sohbet
Bu hâdisede Hz. Âdem ve Havva’nın şahsında, bütün insanlığa ders ve ibretler vardır. Çünkü, Hz. Âdem ile Havva başlarına gelen bu hâdise ile insanın çeşitli cihetlerden za’fı bulunduğunu, Şeytanın iğfaline aldanabilecek bir durumda olduğunu, bunun için her zaman Allah’a iltica etmeleri lâzım geldiğini anladılar. İblis’e uymanın da insanı büyük tehlikelere yuvarlayacağını tam manası ile idrak ettiler. Aldanışlarının onlara neye mal olduğunu, binaenaleyh bir daha aldanmamağa ne derece çalışmaları lâzım geldiğini öğrendiler. Eğer Hz. Âdem ile Havva, Cennette hiç kalmadan doğrudan doğruya yer yüzüne indirilerek Şeytanın bu ilk aldatmasına maruz bırakılmasaydılar, bütün bu meseleleri hakkıyla öğrenemezlerdi. Her ne kadar ilahi ikaz ve nasihatlere mazhar olsalar da, Şeytana aldanmanın ne derece manevî sukuta sebeb olacağını, ne derece Allah’ın gazabını celb edeceğini hakkıyla bilemezlerdi. Halbuki, başlarına gelen bu hadise, onlara iyi bir ders olup çok şey öğretti. Şeytanın mahiyet ve zararını onlara açıkça gösterdi. Zaten meşhur sözdür,islami sohbet